27 Şubat 2017 Pazartesi

AMİGURUMİYE BAŞLAMA HİKAYEM


Bunlar 2012-2013 filandı, bazılarını koymuşum bloga, ilk ürünlerim... Çok profesyonel değil, içleri de pamuk dolu diye kaldırmıştım geçen evdeki yaramazlar bulmuş. Ben de unutmuşum nerdeyse, aklıma gelince hikayelerini yazıvereyim dedim.

Bir gün Bolu'da annem, teyzem, ben örgü dergilerini karıştırırken amigurumiyi ilk kez gördüm. Nakonun bebek sayılarından biri idi. Yasemin Kale (o zaman tanımıyorum tabi) çok tatlış çeşit çeşit kıyafetli bebekler yapmış, tarifini de anlatmış. Ben dedim yaparım, annem dedi yapamazsın, ben aldım dergiyi Ankara'ya geldim. Gittim ip aldım, tığ aldım, yapamadım, başka ip, başka tığ, yine yapamadım...

Sonra internette arattım. O zamanlar amigurumitr diye bir forum vardı. Hemen üye oldum, şaşkınlık ve hayranlıkla inceledim, resmen bayıldım insanların yaptıklarına.... Hemen yardım istedim. Bana ip, tığ ve başlangıç için basit bir örnek önerdiler. http://elifinevi.blogspot.com.tr/2013/04/amigurumi-kutup-ays.html

Neyse başlangıç seviyesini geçince dergiye geri döndüm. Allahım ne kadar da zordu... O kadar detaylı bir tarif ki, göbüşü, poposu, kol ve bacak kıvrımları çok harika bir bebek, ben yeni başlamış halimle bu kadar yapabilmişim işte.... Ama hala gözüm yemiyor yenisini yapmaya.



Sonra daha kolay tarifler yapmaya yöneldim, detayı daha az. Bu bebeği yaptığımı unutmuşum bile. Yüzler ne kadar da başarısız değil mi? :)


Bu iki bebek Nako Pırlanta ile örüldü. Tonlar çok başarısız ama deneme niteliğinde en yakın ipçiden bulabildiğimi alıyordum o zaman... İçleri pamuk dolu... Önermiyorum asla...

Bu baykuş ise, Bolu'da bir hafta sonu annemin artan iplerinden çıktı ortaya, eski bir yastıktan çıkan elyafla dolduruldu, fena sayılmaz bence ilkler için başarılı değil mi?


Bu da minik Pembe Panter...



Bay Tavşik

Herkesin bir tavşanı olsun da benim olmasın mı? https://www.instagram.com/mrsyumak/ Nil hanımın tarifi ile çok kolay bir tavşan yapıverdim. Çok sevimliymiş bu tavşanlar, arkasını getirebilirim inşallah...

İp: Yarn Art Jeans çift kat (pantolon tek kat ile)
Tığ: 2,5 numero :)




21 Şubat 2017 Salı

NO POO :)

Kalın telli gür saçlarım var, daha doğrusu eskiden gürdü. Belli bir yaştan sonra -bu yaş sanırım 30 filan :(- ben de yeterince uğraşamamaya başladım sanırım, genetik mirasında etkisi ile hem çok dökülmeye hem de yoğun bir şekilde kepeklenmeye başladı. Bir sürü şampuan değiştirdim ilk başta, kimi kaşındırdı, kimi kepeklenmeyi daha da arttırdı, kimi yağlandırdı. Bazıları iyi geldi bütün sorunlarıma ama onlar da çok pahalı olanlardı genelde.

İnternette araştırırken no poo ile karşılaştım. Neymiş hiç şampuansız da yaşanabiliyormuş. Daha önce hiç dikkatimi çekmemişti şampuanların içerikleri ama son yıllarda doğal içerikli şampuanlarla, parabensiz, sülfatsız gibi tanımlamalarla kulağımıza çalmışlar demek ki bu no poo çok mantıklı geldi. 

İnternette araştırdım, kolay, ucuz, karbonat ve sirke ile başlıyorsun veya doğal bir sabunla sonra bunları da bırakıp sadece suyla yıkıyorsun saçını. Çok güvendiğim, bu işlerle uğraşan, okuyan bir arkadaşım var, ona da sordum, memnun olduğunu ama bu işlerin daha çok psikolojik bir yanı olduğunu söyledi. Bu cevap çok hoşuma gitti. Gerçekten de öyle, ruhsal olarak hazırsan şampuansız yaşamaya, işin daha kolay. Ben hem ruhsal hem de maddi olarak gerçekten çok hazırdım.
(Arkadaşımın blogu: https://suteresi.wordpress.com/ )

Başladım... Bir küçük su şişesine suyun içine bir tatlı kaşığı karbonat, başka bir küçük su şişesine bir tatlı kaşığı elma sirkesi koydum. Önce karbonatlı ile yıka, durula, sonra sirkeli ile yıka, durula, bitti. Bu kadarcık!!!! Miktarları kendinize göre ayarlamanız gerekiyor, saçlarınız yağlı ise daha çok karbonat, kuru ise daha çok sirke gibi... Herkes kendi ayarını birkaç yıkamada bulabilir bence. Ama sanırım ben bulamadım.Ne yaptıysam saçım önce güzel oldu, sonra yine kepeklenip kaşınmaya başladı. Okuduğum yerlerdeki önce çok yağlanacak, sonra geçecek varsayımlarını tutturamadım. Hüsranla pahalı şampuana geri döndüm.

İki yıl sonra artık kullandığım şampuan iyice pahalılaşınca yine niyetlendim. Bu sefer sabunla denemeye karar verdim. Sabun ve sirke de pek ala iyi olabilirdi. Zaten önceden de sabun denemişliğim var. Kuaförümden almıştım ve baya güzel bir sabundu. Saçlarıma ve cildime çok iyi gelmişti. Birkaç kez internetten de aldım ama malesef bu da pahalı sayıldı benim açımdan.

Kolayca ulaşabileceğim, doğal içerikli sabunlarla denemeye başladım. İlk olarak Migrostan Mehmet Aydın marka zeytinyağlı defne sabunu aldım. 4-5 yıkama denedim.  İçeriğinde defne yağı, zeytinyağı, sabun bazı ve su yazılı. Sabun bazı mıdır artık bilmiyorum nedeni ama saçlarım fena halde katılaştı ve o sabunsu doku bir rasta etkisi yarattı. Sirke ile filan durulamama rağmen bu etkiyi bir türlü gideremedim.

İkinci denemede sanırım buldum. Dalan Antique Zeytinyağlı Defne Sabunu. Rosmanndan aldım. Dediğim gibi benim için kolay ulaşılabilir olması oldukça önemli. Bu sabun da Migrosta var, A101 de var... İçeriği; Sodium Laurate, Sodium Olivate, Su ve Sodium Chloride. Bu iki içeriği karşılaşacak düzeyde kimya bilmiyorum ama bu sefer o rastalı doku hiç olmadı. 4 kez filan yıkadım ilki hariç sirke ile durulama yapmama gerek olmadan tarayabiliyorum. Hatta uzun zamandır hiç saçım açık kullanmamıştım, bugün işe toka takmadan geldim. Saçlarım fönsüz ve  kırışık olmasına rağmen oldukça parlak, akıcı ve sakin :)

Şimdilik Dalan'la devam edeceğim, bir zaman sonra hazırım dediğimde ise dileğim sadece su ile tamamen şampuansız olabilmek. Darısı diğer tüm paketli endüstriyel ürünlerin başına...

LALALOOPSY Bebek-Elif Bebek

İsmi zor geldi. Çok yaratıcı kızım da ismini Elif koydu. Yine Tiny Mini Design blogundan bu sefer ücretsiz bir tarif. Tarif  Kevser Sönmez ...